Bakış Açınız İyimser Olsun- Dr. Halit Ertuğrul
       







BAKIŞ AÇISINIZ İYİMSER OLSUN!

 

Halit ERTUĞRUL

 

Mutlu yaşama kurallarından biri de, iyimser bir bakış açı­sına sahip olmaktır. Zihinsel yaklaşımı iyi olan kişiler, her olayda başarılı oldukları gibi başkalarının başarılarına da katkıda bulunurlar. İyimserlik değerinin yüksekliği ora­nında, başarı ve mutluluk artmaktadır. Olumsuz düşünce ve bakış açısı ise, beraberinde üzüntü ve hastalık getirecektir. Demek ki, yarınki sağlığımızı ve başarımızı belirleyen, bu­günkü düşüncelerimizdir.

Her insanın kendine has bir düşünce tarzı vardır. Hz. Sü­leyman (a.s.) der ki: “İnsan, kişiliğini düşünceleriyle oluştu­rur.” Bu bakımdan sağlık, mutluluk, başarı ve güzellik için yapmamız gereken ilk iş, uygun zihinsel bir yaklaşım tarzı geliştirmektir. Kafasında birçok düşünce taşıyan kişi, önce­likle bu düşünceleri bir düzene sokmalıdır. Düşüncelerine şe­kil verdikten sonra diğer işlerini yapmaya çalışmalıdır. Büyük başarılara imza atmış kişiler, mutlaka metotlu dü­şünmenin meyvesini görmüşlerdir. Her davranış gibi olumlu düşünce, belirli bir gayretin neticesidir.

Bazı insanlar, başkaları tarafından söylenen her sözde, çevrelerinde cereyan eden her olayda gizli maksatlar bul­maya çalışırlar. Üzüntü verici, rahatsız edici olaylar üze­rinde gereğinden fazla dururlar. Acı haberleri abartır, iyi haberlerin neredeyse hiç üzerinde durmazlar. Her günün kaybolup gittiğini, yarının dünden kötü olacağını savunmayı alışkanlık hâline getirirler. Geleceklerini karamsar tah­minlerle, peşinen zehirlediklerinin farkında bile olmazlar.

Karamsar insanlar çevrelerinde kabul görmez ve pek se­vilmezler. Çünkü insanlar, pek Tabiîî olarak, geleceği fet­hetmek eğilimindedirler. Onun için de, geleceğe iyimser bakmak mecburiyetindedirler. İyimser düşünmek, gelecek hakkında ümitli olmak hayatı kolaylaştırır.

Kendinden hoşnut olan insan, âlemi bütün çelişkileriyle kucaklar. Karamsar insanlar ise çevrelerinde sürekli huzur­suzluk kaynağıdırlar. Geçimsiz, kötümser ve tutarsızdırlar. Esasen olumsuz düşünce, geçmişte karşılaşılan hayal kırık­lıklarının ve üzücü olayların neticesidir.

Olumsuz düşünceler, günümüzü ve hayatımızı karartır. İyimserlik ise sosyal değişmeye ayak uydurmada bize ko­laylık sağlar. O yüzden, mümkün mertebe hayatın olumlu yönlerini görmeye gayret sarf etmeliyiz.

Geçmişte yaşadığımız olayların hoşumuza gidenlerini, ho­şumuza gitmeyenlere kıyasla daha sık hatırlarız. Bu iti­barla işimizi sevmeli ve onu ihtirasla yapmalıyız.

Olumlu düşünce, her türlü felâketi ve acıyı mutluluğa dö­nüştürecek bir dinamizm ve tekniktir. Bütün insanların içinde, hayatı zenginleştirmek için yeterli psikolojik kay­naklar mevcuttur. İnsan bünyesindeki güçlü duygular bu kay­nakları uyandırabilir. Unutmamak gerekir ki, herkes ken­disi için çizdiği sınırların içinde kalmaya mahkûmdur. Bü­yümek ve ilerlemek isteyen kişi, sınırların dışına çıkmak zorundadır. Herhangi bir dersten başarılı olacağına inan­mayan bir öğrenci, o dersi öğrenemez. O kendini kilitlemiş ve “başaramayacağım” düşüncesine mahkûm olmuştur. Ha­yata atıldıklarında başarısız olacaklarına inanan insanlar, gerçekten de başarısız olurlar.

Türkiye’de, orta öğretim kurumlarında, fizik ve matema­tik derslerinin zor olduğu kabul edilir. Okula yeni gelen öğ­renciler, bu derslerden başarılı olamayacakları korkusuna kapılırlar. Bir kere kendini bu şekilde şartlandıran öğrenci­lerin artık bahaneleri de hazırdır: “Anlamıyorum, çalışsam da yapamam.” Tabiî bu ön yargı ve şartlanmayla, daha eği­timin başında başarıyı kaçırırlar. İşin en vahim yanı da, bu gençler cevherlerinde saklı olan daha birçok yeteneği açığa çıkaramazlar. Çünkü başarılar bir dantel gibi birbirine bağ­lıdır. Bazı derslerden başarılı olamayan bu gençler, ne ya­zık ki, hayatlarının en verimli çağında, hiç farkında olma­dan parlak istikballerinin önünü tıkamış olurlar.

Olumlu düşüncenin insan sağlığı üzerinde büyük etkisi var­dır. Günümüz dünyasında tıp bilimi, düşünce ve duyguların olumlu veya olumsuz olmasının insan sağlığı üzerinde büyük etkisi olduğunu kabul etmektedir. Düşünce ve duygular ise insanın manevî hayatıyla ilgilidir. Bu bakımdan, sağlıklı ve mutlu olabilmek için modern tıp bilimiyle manevî hayat bilimlerinin beraber çalışması gerekir. İç dünyaları korku, kızgınlık, öfke, suçluluk ve aşağılık duygularıyla dolu in­sanların sağlıklı olmaları da mümkün değildir.

İçinde kızgınlık duygusu olan insanların, mide rahatsız­lığı çektiklerini bilmeyenimiz yok gibidir. Duygusal patla­malarda insan bedeninde birçok değişiklik olmaktadır. Bu değişiklikler de kişiyi hasta etmektedir. Bu duygusal pat­lamaları engelleyebilirsek, hastalanma riskimizi de azalt­mış oluruz.

Kin ve nefret yüzünden ölen insanlar vardır. Kin ve nefret uzun süre canlı tutulursa, bedenin hastalıklarına karşı di­renci azalır. Böylece fiziksel bir hastalık kişiyi ölüme ka­dar götürebilir. Öfkelenen bir insanın tansiyonu altı dere­ceye kadar artar. Bu tansiyonun kalp üzerinde büyük baskısı vardır. Demek ki bir insanı hatasından dolayı suçladığımız zaman, o insanın kalbi üzerinde büyük bir baskı yapmış olu­ruz.

Kalp, duygularını kontrol eden neşeli ve huzurlu insanlar­dan hoşlanır. Bu yüzden, sağlıklı olmak isteyen kişi kızgın­lık ve sinirliliği bir tarafa bırakmalı, kendini dinleyerek kötü duygulardan arınmalıdır. Unutulmamalı ki kötü duygu­lar, bu duyguları taşıyan kişiye zarar verir. Olumsuz duygu­lar insanı tüketir. Hastalıkların baş nedeni alınan besinler değil, bu olumsuz duygulardır. Olumsuz duyguların neden ol­duğu ruhsal bozukluklar, kişinin enerjisini tüketir, verimli­liğini azaltır ve mutsuz eder.

Bir insan, suçluluk duygusu, korku ve tedirginlik yüzünden birçok hastalığa yakalanabilir. Eğer düşüncelerini olumlu yönde değiştirebilirse sağlığına kavuşabilir. Bu düşünceleri değiştirmek de günümüzde zor değildir. Amerikalı yazar William James diyor ki: “Benim kuşağımın yaptığı en büyük keşiflerden biri, insanın düşüncelerini değiştirerek yaşamını da değiştirebileceği gerçeğini bulmasıdır.”

Sağlıklı olmak için kafamızı insana huzur veren düşünce­lerle doldurmalıyız. Bedenimizin sağlıklı olması için her sabah nasıl spor yapıyor, banyo alıyor ve dişlerimizi fırça­lıyorsak, zihnimizin huzurlu olması için de gayret etmeli­yiz. Bunun için, huzurlu ve özellikle yeşil bir alanda kendi­mizi dinleyip, zihnimizi huzur verici düşüncelerle doldur­malıyız. Örneğin, çağlayan ve etrafında yeşil ağaçlar olan bir dereyi gözümüzün önüne getirelim. Bu canlandırmadan hemen sonra zihnimizde olumlu düşünceler oluşmaya başlar.

Kâinatta güzellikler ve çirkinlikler iç içedir. Yaratıcı, kullarını imtihan için bu düzeni böyle kurmuştur. Kötülük­leri ve çirkinlikleri ne saymaya, ne de düşünmeye zamanı­mız yeter. Hem kötülük ve çirkinlik gibi görünen şeyler de, güzelliklerin ve iyiliklerin birer vesilesidir. Gül ağacının hemen dibindeki gübre olmasaydı, kokusu ruhlara huzur ve sükûn veren güzel gül olur muydu acaba? Haşin fırtınalar, dondurucu soğuklar ve yağmurlar olmasaydı, o güzelim mey­veler ve çiçekler varlık sahasına çıkabilirler miydi? Doğum sancıları olmasaydı, nur topu gibi evlâtlar dünyaya gelir miydi?

Başarı yolunda ilerlemek isteyen bir kimse, hayatın güzel taraflarına bakmalı, kötülükleri dikkate almamalıdır. Be­diüzzaman bunu şöyle ifade eder:“Güzel gören, güzel düşünür; güzel düşünen, güzel rüya gö­rür; güzel rüya gören, hayatından lezzet alır.”

 


Bu Yazı 594 Defa Okunmuştur.

Yazıya Yorum Yap
Adınız : 
Yorumunuz : 

Habere Yapılan Yorumlar
Gündoğmuş TV
FOTOĞRAFLAR
DERGİ KAPAK
Muzik