![]() ![]() ![]() ![]() |
BAKIŞ AÇISINIZ İYİMSER OLSUN!
Halit ERTUĞRUL
Mutlu yaşama kurallarından biri de, iyimser bir bakış açısına sahip olmaktır. Zihinsel yaklaşımı iyi olan kişiler, her olayda başarılı oldukları gibi başkalarının başarılarına da katkıda bulunurlar. İyimserlik değerinin yüksekliği oranında, başarı ve mutluluk artmaktadır. Olumsuz düşünce ve bakış açısı ise, beraberinde üzüntü ve hastalık getirecektir. Demek ki, yarınki sağlığımızı ve başarımızı belirleyen, bugünkü düşüncelerimizdir.
Her insanın kendine has bir düşünce tarzı vardır. Hz. Süleyman (a.s.) der ki: “İnsan, kişiliğini düşünceleriyle oluşturur.” Bu bakımdan sağlık, mutluluk, başarı ve güzellik için yapmamız gereken ilk iş, uygun zihinsel bir yaklaşım tarzı geliştirmektir. Kafasında birçok düşünce taşıyan kişi, öncelikle bu düşünceleri bir düzene sokmalıdır. Düşüncelerine şekil verdikten sonra diğer işlerini yapmaya çalışmalıdır. Büyük başarılara imza atmış kişiler, mutlaka metotlu düşünmenin meyvesini görmüşlerdir. Her davranış gibi olumlu düşünce, belirli bir gayretin neticesidir.
Bazı insanlar, başkaları tarafından söylenen her sözde, çevrelerinde cereyan eden her olayda gizli maksatlar bulmaya çalışırlar. Üzüntü verici, rahatsız edici olaylar üzerinde gereğinden fazla dururlar. Acı haberleri abartır, iyi haberlerin neredeyse hiç üzerinde durmazlar. Her günün kaybolup gittiğini, yarının dünden kötü olacağını savunmayı alışkanlık hâline getirirler. Geleceklerini karamsar tahminlerle, peşinen zehirlediklerinin farkında bile olmazlar.
Karamsar insanlar çevrelerinde kabul görmez ve pek sevilmezler. Çünkü insanlar, pek Tabiîî olarak, geleceği fethetmek eğilimindedirler. Onun için de, geleceğe iyimser bakmak mecburiyetindedirler. İyimser düşünmek, gelecek hakkında ümitli olmak hayatı kolaylaştırır.
Kendinden hoşnut olan insan, âlemi bütün çelişkileriyle kucaklar. Karamsar insanlar ise çevrelerinde sürekli huzursuzluk kaynağıdırlar. Geçimsiz, kötümser ve tutarsızdırlar. Esasen olumsuz düşünce, geçmişte karşılaşılan hayal kırıklıklarının ve üzücü olayların neticesidir.
Olumsuz düşünceler, günümüzü ve hayatımızı karartır. İyimserlik ise sosyal değişmeye ayak uydurmada bize kolaylık sağlar. O yüzden, mümkün mertebe hayatın olumlu yönlerini görmeye gayret sarf etmeliyiz.
Geçmişte yaşadığımız olayların hoşumuza gidenlerini, hoşumuza gitmeyenlere kıyasla daha sık hatırlarız. Bu itibarla işimizi sevmeli ve onu ihtirasla yapmalıyız.
Olumlu düşünce, her türlü felâketi ve acıyı mutluluğa dönüştürecek bir dinamizm ve tekniktir. Bütün insanların içinde, hayatı zenginleştirmek için yeterli psikolojik kaynaklar mevcuttur. İnsan bünyesindeki güçlü duygular bu kaynakları uyandırabilir. Unutmamak gerekir ki, herkes kendisi için çizdiği sınırların içinde kalmaya mahkûmdur. Büyümek ve ilerlemek isteyen kişi, sınırların dışına çıkmak zorundadır. Herhangi bir dersten başarılı olacağına inanmayan bir öğrenci, o dersi öğrenemez. O kendini kilitlemiş ve “başaramayacağım” düşüncesine mahkûm olmuştur. Hayata atıldıklarında başarısız olacaklarına inanan insanlar, gerçekten de başarısız olurlar.
Türkiye’de, orta öğretim kurumlarında, fizik ve matematik derslerinin zor olduğu kabul edilir. Okula yeni gelen öğrenciler, bu derslerden başarılı olamayacakları korkusuna kapılırlar. Bir kere kendini bu şekilde şartlandıran öğrencilerin artık bahaneleri de hazırdır: “Anlamıyorum, çalışsam da yapamam.” Tabiî bu ön yargı ve şartlanmayla, daha eğitimin başında başarıyı kaçırırlar. İşin en vahim yanı da, bu gençler cevherlerinde saklı olan daha birçok yeteneği açığa çıkaramazlar. Çünkü başarılar bir dantel gibi birbirine bağlıdır. Bazı derslerden başarılı olamayan bu gençler, ne yazık ki, hayatlarının en verimli çağında, hiç farkında olmadan parlak istikballerinin önünü tıkamış olurlar.
Olumlu düşüncenin insan sağlığı üzerinde büyük etkisi vardır. Günümüz dünyasında tıp bilimi, düşünce ve duyguların olumlu veya olumsuz olmasının insan sağlığı üzerinde büyük etkisi olduğunu kabul etmektedir. Düşünce ve duygular ise insanın manevî hayatıyla ilgilidir. Bu bakımdan, sağlıklı ve mutlu olabilmek için modern tıp bilimiyle manevî hayat bilimlerinin beraber çalışması gerekir. İç dünyaları korku, kızgınlık, öfke, suçluluk ve aşağılık duygularıyla dolu insanların sağlıklı olmaları da mümkün değildir.
İçinde kızgınlık duygusu olan insanların, mide rahatsızlığı çektiklerini bilmeyenimiz yok gibidir. Duygusal patlamalarda insan bedeninde birçok değişiklik olmaktadır. Bu değişiklikler de kişiyi hasta etmektedir. Bu duygusal patlamaları engelleyebilirsek, hastalanma riskimizi de azaltmış oluruz.
Kin ve nefret yüzünden ölen insanlar vardır. Kin ve nefret uzun süre canlı tutulursa, bedenin hastalıklarına karşı direnci azalır. Böylece fiziksel bir hastalık kişiyi ölüme kadar götürebilir. Öfkelenen bir insanın tansiyonu altı dereceye kadar artar. Bu tansiyonun kalp üzerinde büyük baskısı vardır. Demek ki bir insanı hatasından dolayı suçladığımız zaman, o insanın kalbi üzerinde büyük bir baskı yapmış oluruz.
Kalp, duygularını kontrol eden neşeli ve huzurlu insanlardan hoşlanır. Bu yüzden, sağlıklı olmak isteyen kişi kızgınlık ve sinirliliği bir tarafa bırakmalı, kendini dinleyerek kötü duygulardan arınmalıdır. Unutulmamalı ki kötü duygular, bu duyguları taşıyan kişiye zarar verir. Olumsuz duygular insanı tüketir. Hastalıkların baş nedeni alınan besinler değil, bu olumsuz duygulardır. Olumsuz duyguların neden olduğu ruhsal bozukluklar, kişinin enerjisini tüketir, verimliliğini azaltır ve mutsuz eder.
Bir insan, suçluluk duygusu, korku ve tedirginlik yüzünden birçok hastalığa yakalanabilir. Eğer düşüncelerini olumlu yönde değiştirebilirse sağlığına kavuşabilir. Bu düşünceleri değiştirmek de günümüzde zor değildir. Amerikalı yazar William James diyor ki: “Benim kuşağımın yaptığı en büyük keşiflerden biri, insanın düşüncelerini değiştirerek yaşamını da değiştirebileceği gerçeğini bulmasıdır.”
Sağlıklı olmak için kafamızı insana huzur veren düşüncelerle doldurmalıyız. Bedenimizin sağlıklı olması için her sabah nasıl spor yapıyor, banyo alıyor ve dişlerimizi fırçalıyorsak, zihnimizin huzurlu olması için de gayret etmeliyiz. Bunun için, huzurlu ve özellikle yeşil bir alanda kendimizi dinleyip, zihnimizi huzur verici düşüncelerle doldurmalıyız. Örneğin, çağlayan ve etrafında yeşil ağaçlar olan bir dereyi gözümüzün önüne getirelim. Bu canlandırmadan hemen sonra zihnimizde olumlu düşünceler oluşmaya başlar.
Kâinatta güzellikler ve çirkinlikler iç içedir. Yaratıcı, kullarını imtihan için bu düzeni böyle kurmuştur. Kötülükleri ve çirkinlikleri ne saymaya, ne de düşünmeye zamanımız yeter. Hem kötülük ve çirkinlik gibi görünen şeyler de, güzelliklerin ve iyiliklerin birer vesilesidir. Gül ağacının hemen dibindeki gübre olmasaydı, kokusu ruhlara huzur ve sükûn veren güzel gül olur muydu acaba? Haşin fırtınalar, dondurucu soğuklar ve yağmurlar olmasaydı, o güzelim meyveler ve çiçekler varlık sahasına çıkabilirler miydi? Doğum sancıları olmasaydı, nur topu gibi evlâtlar dünyaya gelir miydi?
Başarı yolunda ilerlemek isteyen bir kimse, hayatın güzel taraflarına bakmalı, kötülükleri dikkate almamalıdır. Bediüzzaman bunu şöyle ifade eder:“Güzel gören, güzel düşünür; güzel düşünen, güzel rüya görür; güzel rüya gören, hayatından lezzet alır.”
Bu Yazı 594 Defa Okunmuştur. | Tweet |
![]() |