![]() ![]() ![]() ![]() |
GÜNDOĞMUŞTA DOĞUM MERASİMLERİ
Mustafa Öven
İnsan için her şey doğumla başlar. Doğumla dünyanın güzelliklerinin ve çirkinliklerinin farkına varır. Yine doğumla, öleceğini ve ölümden sonra tekrar dirileceğini anlar. İnsan doğumla birlikte diğer insanlar tarafından dünyada karşılanır. Merhaba, hoş geldin en önemlisi de iyi ki geldin cümleleriyle ve tebessümle karşılanır.
Bu çocuk büyür, belli bir yaşa erdikten sonra toplumun kurallarıyla karşılaşır. Sosyal hayatın yeni bir ferdi olarak katılır toplumun arasına. Artık toplum içerisinde yaşamak, toplum kurallarına uymak zorundadır. İnsanları bir arada tutan bu kurallardan bazıları yazılı, bazıları ise sözlüdür. Millet olarak bizler gerek yazılı olsun, gerek sözlü olsun huzurumuz ve mutluluğumuz için kurallara uyarız. Bizler için anayasal sorumluluklar kadar örf, adet ve geleneklerimizde çok önemlidir. Örf, adet ve geleneklerimiz tarih boyunca yaşanmış, sahip çıkılarak gelecek kuşaklara aktarılmış, toplumumuzu bir arada tutan halkalardır.
Bu örf adetlerimizden biriside doğan çocuğun ziyaret edilmesidir. Bu gelenek Anadolu’nun dört bir tarafında canlı olarak devam eden bir gelenektir. Bu gelenek, kültürümüzde insana verilen değerin açık bir göstergesidir. Memleketimiz Gündoğmuş’ ta da canlı bir şekilde devam ettirilmektedir.
Bizim kültürümüzde dost, düşman diye bir ayrım yoktur. Olsa olsa kırgın olduğumuz ahbaplarımız vardır. Bunu bir çocuk olduğu zaman çok net görmek mümkündür. Bir yakınımızın, komşumuzun veya bir hemşerimizin çocuğu olduğu zaman, kendi çocuğumuz olmuş gibi seviniriz. Çünkü insanız ve nihayetinde biz de aynı duyguları, aynı heyecanı yaşadık. Çocuk olduğu zaman yakın çevreden başlamak üzere bu sevinç herkese yayılır. Haberi duyan herkes, ilk olarak telefona sarılarak doğum yapan anneyi ve doğan çocuğun babasını arayıp ailenin sevincine sevinç katarlar. Aradan 5-10 gün geçtikten sonra herkes kendi bütçesine göre bir hediyeyle- ki bazen bir çiçek, bazen bir kıyafet, bazen de bir altın olur.- aileyi ziyarete giderler. Ziyaret esnasında “hayırlı olsun”, “ Allah analı babalı büyütsün” gibi cümlelerle çocuğun doğumundan duyulan sevinç dile getirilir.
- AD KOYMA
Anadolu’nun her yerinde olduğu gibi memleketimiz Gündoğmuş’ta da, çocuk doğduktan sonra ailenin büyüklerinden biri tarafından – bu genellikle dedelerimiz olur- çocuğun sağ kulağına ezan, sol kulağına kamet okunarak çocuğa bir isim konur. İsimler genellikle anne baba tarafından belirlenir. Eskiden daha çok atalarımızın, aile büyüklerimizin isimleri konulur ve yaşatılırken, şimdi değişik isimler koymaya başladık. Özellikle iki isim şimdilerde epey moda olmuş durumdadır. Ne isim konursa konsun, insana yakışır bir isim konsun.
- GÖBEK BAĞI
Doğumdan sonra düşen göbek bağını, eğer bir hastane bahçesine gömerseniz doktor, adliyeye gömerseniz avukat/hâkim, okula gömerseniz öğretmen, fabrikaya gömerseniz mühendis bir çocuğa sahip olma düşüncesinden hareketle, memleket insanımız daha çok okul ve cami gibi eğitim ve irfan yuvalarının bahçelerine gömmektedirler.
- KIRK ÇIKARTMA (KIRKLAMA),
Bebeği olan annelerin heyecanla beklediği gün, bebeğin 40. gününü doldurduğu gündür. Halk arasında kırk çıkarma, kırkı uçurmak ya da kırkı çıkartmak da olarak bilinen bebeğin 40. günü yapılacak bazı şeyler vardır. Kırk günlük bebek öncelikle kırkının çıktığı gün güzelce yıkanır. Bebeği kırklama için yıkama suyuna 40 adet fasulye ya da küçük taş atılır. Her fasulye veya taş için bir ihlâs suresi okunur, suya üflenir. Aynı gün bebeğin annesinin de yıkanması uygun olur. Yıkanma bittiğinde bebeğe en güzel giysileri giydirilir, adettendir. 40’ı çıkan bebek yakın bir akraba, ahbap, komşu veya arkadaşa götürülür. Bebeğin kırkını uçurmak için götürülecek evin mümkünse, yüksek katlı ve ev sahibinin zengin olması önemlidir. Kırkı çıkan bebeği ve annesini misafir edecek olan ev sahibi de, bu küçük yavrunun ilk misafirliği olduğundan onun için çeşitli ikramlarda bulunur. Bebek ve annesi evden ayrılmak üzereyken de ev sahibi bebeğin giysisine veya kundağına bir miktar para sıkıştırır. Adetlere göre ev sahibi parayı koyduğu sırada “Evime fareler girmesin” demelidir.
Ayrıca bebeğin boynuna un serpilip, yumurta ve şeker de konulur. Burada amaç bebeğin bereket getirmesidir. Ayrıca çocuğun yumurta gibi gürbüz olması, şeker gibi tatlı dilli, güler yüzlü olması istenir. Bu sırada bereket duası okunması ve bebeğin burnuna nazarlık denilen kömür lekesi sürülmesi de bebeği nazarlara karşı koruması için alınacak tedbirdir. Bazı yörelerde kırkı çıkan bebek için mevlit de okutulur. Bebeğin kırkını uçurmak için yapılan farklı adetler de vardır.
- DİŞ GÖLLESİ
Diş buğdayı (göllesi) eski bir Türk geleneğidir. İlk dişin çıkışını kutlamak için yapılan diş buğdayı, çocuğun dişlerinin daha sağlam olması, çabuk büyümesi ve rızkının artması niyeti ve dileğiyle düzenlenen kutlama eş, dost ve akrabaların bir araya gelmesiyle yapılır. Bebek ilk dişini çıkardığında yakın akrabalar davet edilerek diş buğdayı hazırlanır. Bu güne özel gelen misafirlere bebeğin ilk dişinin anısı olsun diye, bebeğin annesi tarafından küçük birer hediye verilir.
Bu güzel geleneklerimizin devam ettirilmesi temennisiyle…
www.gundogmushaber.com - 2013
Bu Yazı 306 Defa Okunmuştur. | Tweet |
![]() |